Genel

Black Mirror: Bandersnatch İncelemesi

bandersnatch inceleme

Black Mirror: Bandersnatch incelemesini aslında aşağıdaki tweetimin görüntüsünden de belli olduğu gibi 29 Aralık 2018 yılında yapmışım. Sınav haftam olduğu için film Netflix’te yayınlandıktan bir kaç gün sonra izleyip, notlar alıp, inceleme şansım oldu.

twitter

En sevdiğim sosyal medya sitesi olan Twitter’ın da beni çok sevmesinden dolayıdır ki hesaplarım sürekli askıya alınıyor.🤦‍♂️
Ben de hazır tekrar kişisel sitemi açmışken Bandersnatch hakkında da görüşlerimi, incelememi paylaşmak istedim.

Neyse fazla uzatmadan incelemeye geçelim;

İlk olarak film başladığında izleyiciye seçenekler sunulup Stefan’ın kahvaltıda yiyeceği gevrekten, yolda dinleyeceği müziğe kadar seçimlerini izleyici yapabiliyor.

Sonra Stefan’ın iş görüşmesinde kodladığı oyunu tanıttığını görüyoruz.

Oyunu, Patron Thakur beğenip ona bir ekip kurma ve şirkette kodunu geliştirme fırsatı sunuyor burada karşımıza “Kabul et – Reddet” seçenekleri geliyor.

bandersnatch
Black Mirror: Bandersnatch

Açıkçası biraz düşündüm bu teklife ne cevap versem diye. Sonra ‘Hayır’ dedim çünkü kendim de bir yazılımcı olarak projeyi aklımdaki gibi mükemmel bir şekilde bitirmek istediğimi düşünmüştüm. Başkalarına aktarmak, aynı mükemmeliyette bir iş ortaya koymayabilirdi.

Ve bandersnatch’in tüm ihtimallerini izlediğim için bu sahneye tekrar gelişimde ‘Hayır’ diyerek doğru seçim yaptığımı gördüm. Çünkü, eğer kabul edersem oyun piyasaya çıkıyor ve beğenilmiyor.

Yorumlayan kişi; Oyunun bir heyet tarafından tasarlanmış bir havası ve hızlı yoldan para kazanmaya çalıştıklarını belirterek, yapmaları gereken şeyin başa dönmek ve oyunu yeniden yapmaya başlamak olduğunu söyleyerek aslında burada mesajı biz izleyiciye veriyor. Yani diyor ki; “kardeşim, başa dön ve teklifi reddet!”.

Ve başa dönüp babasına; Şirketin, kodunu orada geliştirme ve ona ekip kurma fırsatı verdiğini ama kabul etmediğini, oyunu kendi geliştirmek istediğini söylüyor ve oyunu gününde teslim etmek için odasından günlerce çıkmıyor. Tabi bu durum babasını kızdırıyor ki gelip Stefan’ın odasını basıyor ve Stefan çalışırken babası bağırarak; Odadan günlerdir çıkmadığını, terapiye gitmediğini söylüyor ve o sırada izleyiciye “Bilgisayar’a Çay Dök” ve “Babaya Bağır” seçeneği sunuluyor. Ben Babasına bağırmasını seçiyorum. Eğer “Bilgisayara Çay Dök” dersem döküyor ve tekrar başa dönmemizi sağlayan o geri git seçeneği geliyor. Çünkü çay döktüğü için bilgisayar bozuluyor ve oyunun tamamlanma ihtimali kalmıyor.

Neyse babamıza bağırıp sonra da özür dilediğimize göre kandırılıp kahvaltı diye psikoloğa gidebiliriz 😁

Burada Doktor Haynes’e gitmesini seçiyorum ve doktorla konuşmasında Stefan, kontrolün onda olmadığını küçük şeyleri, ufak kararları, kahvaltıda ne yiyeceğini, dinleyeceği müziği, babasına bağırıp bağıramayacağını seçemediğini söylüyor.

Doktor Haynes ise ona “Bu kararları sen vermiyormuşsun gibi mi geliyor?” diye soruyor ve sorusuna, “Onları yönlendiren ben değil, başka biriymiş gibi.” yanıtını alıyor.

Doktor tekrar, “sesler falan duymuyorsun değil mi?” diye soruyor.

Bu sorusuna da “sesler değil ama bir şey var, bilmiyorum dürtü belki ama eminim bir şey var” yanıtını alıyor.

Burada ki konuşma bence tamamen kaderle alakalı. Yani çocuğun kaderi bizim elimizde ama bizi de Netflix yönetiyor… sabredin biraz, ona da geleceğiz.

Şimdi başka bir sahneye geçelim izleyenler varsa hatırlar Doktor Haynes, bize zorla annesine olanları anlatıyor ve bu sayede Stefan’ın annesi nasıl ölmüş onu öğreniyoruz.

Orada fark ettiyseniz Annesi, Stefan’a gelmek isteyip istemediğini soruyor ve tek bir ‘Hayır’ seçeneği var bu da “Geçmişi değiştiremeyiz” anlamına geliyor.

Diğer bir sahne de ise Stefan’ın Colin’den aldığı kaseti izlediğini görüyoruz. Burada anlatımı yapan yaşlı teyze özetle şunları söylüyor; “Davies, kaderi üzerinde kontrolü olmadığına ikna olmuş ve karısının (kitaba dahil ettiği şeytan tarafından) gizlice ona psikoaktif ilaçlar verdiğini düşündüğü için karısını öldürmüş ve duvarlara karısının kanıyla ‘çoklu kader ve paralel gerçekliği’ temsil eden semboller çizmiş”

Ve yakalandığında da polise; “Aynı anda bir çok paralel gerçeklikte varız, hayattaki olası tüm hareketlerimiz için bir gerçeklik var. Bu varoluştan hangisini seçersek seçelim bir diğer seçeneğin yaşandığı bir başka gerçeklik var.” demiş.

Teyzemiz anlatırken şunları da ekliyor; “Yani neden cinayet işlemeyesiniz ki? Belki kader bunu istiyordur?”

Teyzemiz, “Belki kader bunu istiyordur?” derken haklı çünkü Stefan Colin’i, Patron Thakur’u ve Babasını öldürdüğü ihtimalleri bizim seçimlerimize göre yaşıyor.

Şimdi bir örnek vermek istiyorum. Davies’in polise yakalandığında bahsettiği paralel gerçeklik hakkında.

Şöyle düşünün; Eve gitmenizi sağlayan 2 yol var ve biraz yürüyüş yapmak için sürekli kullandığınız yolu değil de uzun yolu seçip eve gidiyorsunuz ve uzun yolda giderken yerde altın buluyorsunuz. Şimdi siz sürekli kullandığınız yoldan gitseydiniz o altını bulamayacaktınız, uzun yolu seçtiniz çünkü kaderinizde altın bulmak var. Eğer kaderinizde yolda yürürken o altını bulmak varsa, Bir diğer paralel evrende ise siz her zaman ki yolu kullanarak altın buluyor olabilirsiniz.

Bir de çoklu kadere örnek vermek gerekirse onu da zaten filmin içinde yaşıyoruz 2 tane sonu var.

Birincisi; Her ne olursa olsun Stefan hapse giriyor.

İkincisi; Doktorla seanstayken flashback yapıp çocukluğuna dönüyor ve bize annesiyle birlikte trene binip binmeyeceğini soruyor. Fark ettiyseniz Annesinin nasıl öldüğünü öğrendiğimizde sadece ‘Hayır’ seçeneği vardı ve bu Geçmişi değiştiremeyeceğimiz anlamına geliyordu. Ama Colin’in kafası güzelken bahsettiği flashback bağlantısı tam olarak buraya bağlanıyor.

Ben, Stefa’nın ölmeyeceğini tahmin ettiğim için trene binmesini istedim… Çünkü şunu düşündüm;

Annesi ölür, sadece Stefan kurtulur ve kurtulduğu için şuan bu yaşta olur. Yani mantıken kurtuluyor dedim ama bi baktım öldü. Bi an filmi durdurup bağırarak “noluyor lan!” dedim ve hemen aklıma önceden izlediğim şu kafayı buldukları sahne geldi.

black mirror: bandersnatch

Colin’in, Stefan’a LSD verince kafaları güzelleşiyor ve Colin özetle şunlardan bahsediyor; “İnsanlar tek bir gerçeklik var sanar ama bir sürü var. Kökler gibi büyüyüp ayrışıyorlar… Bir yolda yaptığımız seçimler, diğerinde olanları etkiliyor. Zaman inşa edilmiş bir şeydir. Geçmişi değiştiremeyeceklerini sanırlar ama yapabilirsin “Flashback” tam da budur! Geçmişe dönme davetiyesi. Seçimi yaptığını sanarsın ama değildir… Dünyamıza bağlı ruh var ve ne yapacağına o karar veriyor (KADER)”

Yukarıda Doktor zorla annesinden bahsediyor demiştim. Doktor Haynes, zorla annesine ne olduğunu anlattığında tek bir ‘Hayır’ seçeneği var ama Stefan, seanstayken Flashback ile Annesi’nin tren’e binmeden önceki anına gidiyor. Eğer Stefan’ın annesi ile birlikte trene binmesini seçerseniz diğer paralel evrende gerçekleşmiş kaderi yaşıyorsunuz. Yani bir paralel gerçeklikte Stefan, Annesi ile tren kazasında öldü.

Aslında filmde bir çok paralel evrende gerçekleşen kaderi seçenek olarak yaşamış oluyoruz.

Şimdi gelelim başlarda bahsettiğim Netflix’in bizi yönetmesine. Yani yönetmesine derken seçimlerdeki sınırlama ve zorlamaya 🙂

Colin’in kafası güzelken anlattığı P.A.C (Program And Control) örneğini aynen yazıyorum;

“O, Program ve Kontrol Adamı, tamamı bir metafor. Özgür iradesi var sanıyor ama sistemde, labirentte sıkışıp kalmış. Tek yapabildiği tüketmek. Muhtemelen kafasında şeytanlar onu kovalıyor, labirentin bir ucundan çıkabildiğinde bile diğer taraftan geri geliyor… Neşeli bir oyun sanıyorlar ama öyle değil. S*ktiğimin dünyası. En kötüsü de o gerçek ve biz de içinde yaşıyoruz.”

Buradaki açıklama izleyicinin de anlık olarak içinde olduğu durumu anlatıyor. Çünkü biz de belirli sonlarla karşı karşıya geliyoruz ve seçtiğimiz seçeneklere göre Netflix bizi başa döndürüyor. Ayrıca izlediyseniz bir sahnede Doktor ile kavga etmesini veya camdan atlamasını seçebildiğimiz bir seçim anı var. Eğer orada camdan atla dersek set ekibi gelip “Kestik böyle bir sahne yok” diyerek Stefan’ı oradan uzaklaştırıyorlar. Bu sahneden de belli olduğu gibi Colin’in P.A.C anlatımı bu sahne için de geçerli. Yani film bir çok ihtimal barındırıyor ve interaktif ama Netflix’in kullanıcıya sunduğu sınırlar kadar interaktif.

Filmi izlemeden bir gün önce bir çok tweet gördüm hatta #Bandersnatch etiketi bir kaç gün TT listesinde ilk sıralarda kaldı.

Ayrıca ekşi sözlüğe de baktım neler yazmışlar diye ama Tweetlerin ve Entrylerin çoğu “bir şey anlamadım”, “nasıl interaktif film bu? istediğimizi seçemiyoruz?” tarzındaydı. Nur Yerlitaş tipli Ekşi Sözlük yazarlarından filmi beğenmeyenlerin sayısı çok fazla, beğenenler ise çok azdı.

Bir çok kişi saçma demiş, yok Black Mirror’a yakıştıramadık, yok özgür iradeyi bize sunmamaları falan filan atıp tutmuşlar yine… Kardeşim, özgür irade de bir yere kadar. Paralel gerçeklik, çok yönlü kader… yani sen ne kadar özgür iradeye sahip olursan ol senin kaderinde ya flashback travması ile ölmek ya da hapse düşmek ve en sonunda ölmek varsa sen bunları yaşayacaksın 😁 Sıkıyorsa şuan ki kaderini değiştir? Kendin çok interaktifsin ya? 😁

Neyse çokta uzatmanın bir anlamı yok. Her biri ayrı güzellikte ve anlamlı sahneleri olan Black Mirror: Bandersnatch 2018’in son dakika golüdür.

Son olarak Black Mirror: Bandersnatch algoritmasını da buraya bırakalım ki incelemek isteyen arkadaşlar bakıp inceleyebilsin.

Black Mirror: Bandersnatch bölümü algoritması

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu